Ben Zeytin Ağacıyım,
15 Yaşımdayım…
Bakmayın siz fotoğrafa, o ilk gençliğimde çekildi.
Toprağa ilk düştüğümde, bir tohumdan ibarettim. Nemli toprağın kokusu burnumu gıdıkladı. Güneş'in sıcak elleri beni okşarken, derinlerde bir yerden suyun fısıltısını duydum. Canlanıyordum. Bir fidan oluyordum.
Bir fidan olarak toprakla buluştuğum ilk yıllarım, bir savaş meydanı gibiydi. Yazın kavurucu sıcağı beni terletirken, kışın soğuğu iliklerime işledi. Benimle üşüyen, benimle terleyen şefkatli çiftçi yoldaşım oldu. Toprak ana bazen cömert, bazen de cimri davranırdı. Su, yaşam kaynağım, bazen bol bol akar, bazen de damla damla sayılırdı. En zor koşullarda yapraklarım bir nebze solgunlaşır, dallarım güçsüzleşirdi. Ama ben pes etmedim. Toprağa kök salmıştım bir kere. Genlerimde olanın peşinden gitmeye, direnmeye mecburdum.
İlk tomurcuklarım patladığında, içimde tarifsiz bir sevinç duydum. Bir anne gibi özenle büyüttüğüm meyvelerim, zamanla olgunlaştı. Zeytin meyvesi oldu…
On beş yaşıma geldim şimdi. Artık güçlü bir ağacım. Gövdem kalınlaştı, dallarım uzadı. Köklerim toprağın derinliklerine inerek, yaşam kaynağımı güvence altına aldı. Gövdem, güneş altındayken, renk renk yapraklarım, ahengim huzur verdi. Meyvelerim, insanların sofralarını süsledi, lezzet ve şifa verdi.
Daha genç de olsam, yaşamım boyunca birçok zorlukla karşılaştım. Ama her zorluğun ardından daha da güçlendim. Tıpkı Anadolu insanı, geyiği, kurdu, kuşu gibi. Ben, bu toprağın bir parçasıyım. Bu toprağın acılarını, sevinçlerini, umutlarını ve hepsinin karışımı direncini taşıyorum.